21. yüzyılda dijitalleşme, esnek istihdam biçimleri, artan göç hareketliliği ve iklim krizi gibi yeni sosyal riskler, Avrupa Birliği sosyal güvenlik sistemlerini hem ulusal hem de birlik düzeyinde yeniden yapılandırma ihtiyacını gündeme getirmiştir. COVID-19 pandemisi ise bu kırılganlıkları görünür kılarak, sosyal güvenlik hukukunun kriz koşullarında nasıl işlemesi gerektiğine dair kapsamlı bir sınama sunmuştur. Bu çalışma, pandemi sonrası dönemde Avrupa Birliği Adalet Divanı'nın (ABAD) sosyal güvenlik hukukuna ilişkin kararlarını tematik olarak analiz ederek, normatif yapının içtihat yoluyla nasıl evrildiğini incelemektedir. Sosyal yardım ve aile ödenekleri alanında verilen Martinez Sala, Grzelczyk ve Dano gibi temel kararlar ile INPS v WS ve XI v Caisse gibi yeni nesil kararlar, sınır ötesi sosyal hakların kapsamının genişletildiğine işaret etmektedir. Esnek çalışma modellerine ilişkin D.J. ve R.J. kararlarında ise “stand-by” süresinin çalışma süresi olarak değerlendirilmesi, pandemiyle yaygınlaşan uzaktan çalışmanın hukuki boyutuna ışık tutmaktadır. Devlet yardımları bağlamında görülen Ryanair v Komisyon kararı, sosyal amaçlı desteklerin rekabet hukuku ile çatışabileceği durumları analiz etmek açısından dikkat çekicidir. İnceleme sürecinde her bir karar, normatif ilkelerle uyumu, yaratıcı içtihat kapasitesi ve kriz sonrası sosyal güvenlik rejimlerine katkısı açısından değerlendirilmiştir. ABAD kararlarının sosyal güvenlik hukukunun yönünü belirlemede oynadığı rol, çok düzeyli sosyal koruma yapılarının inşasında yargısal yorumun belirleyici etkisini ortaya koymaktadır.
In the 21st century, new social risks such as digitalization, flexible employment patterns, increased migration, and the climate crisis have necessitated a restructuring of European Union social security systems at both national and supranational levels. The COVID-19 pandemic has further exposed these vulnerabilities, serving as a comprehensive stress test for how social security law should operate under crisis conditions. This study thematically analyzes the post-pandemic case law of the Court of Justice of the European Union (CJEU) concerning social security, examining how the normative framework has evolved through judicial interpretation. Foundational rulings such as Martinez Sala, Grzelczyk, and Dano, alongside more recent decisions like INPS v WS and XI v Caisse, point to a broadening of cross-border social rights. In cases such as D.J. and R.J., the classification of "stand-by" time as working time reflects the legal implications of the widespread shift to remote work during the pandemic. The Ryanair v Commission judgment is particularly noteworthy for illustrating the tensions between socially motivated state aid and EU competition law. Each decision is assessed in light of its consistency with EU legal principles, its capacity for interpretive innovation, and its contribution to the post-crisis transformation of social security regimes. The role of the CJEU in shaping the trajectory of EU social security law highlights the pivotal function of judicial interpretation in constructing multi-level social protection frameworks.