Post-Modern Dönemde Yerel Yönetimler, Hakan Altuntaş, Editör, BIDGE, Ankara, ss.220-235, 2024
Avrupa Birliği (AB), İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa kıtasında barış ve istikrarı tesis etmek amacıyla ortaya çıkan, zaman içinde ekonomik, siyasi ve kültürel entegrasyonu önceleyen çok katmanlı bir ulus-ötesi yapıdır. Her ne kadar başlangıçta ekonomik işbirliği temeli üzerine kurulmuş olsa da, AB’nin günümüzde kazandığı uluslararası rol ve etki sahası, diplomasi alanında yeni yaklaşımları ve yenilikçi iletişim stratejilerini de beraberinde getirmiştir. Dijital çağın sunduğu olanaklar, AB kurum ve organlarının yalnızca kendi üye devletleriyle değil, dünyanın dört bir yanındaki paydaşlarla da doğrudan ve eş zamanlı etkileşim kurabilmesini sağlamaktadır. Bu durum, diplomasi geleneklerinin ve kamu diplomasisi yöntemlerinin yeniden değerlendirilmesi gerektiğine işaret ederken, iletişim çalışmalarının da her zamankinden daha fazla gündeme gelmesine neden olmaktadır. Özellikle internet tabanlı teknoloji ve dijital iletişim araçlarının gelişimi, AB’nin yalnızca uluslararası kamuoyu nezdindeki imajını değil, aynı zamanda üye ülkeler arasındaki etkileşimi de yeni bir boyuta taşımıştır. Sosyal medya platformlarında yürütülen kamu diplomasisi kampanyaları, kriz dönemlerinde bilgi akışının koordine edilmesi ve sınır ötesi işbirliğine dair mesajların eş güdümlü bir şekilde aktarılması, AB’nin “çok katmanlı iletişim stratejileri” kavramını sahiplendiğini göstermektedir. Dolayısıyla dijital diplomasi, geleneksel diplomatik kanalların ötesine geçerek, bilgi ve iletişim teknolojilerinin stratejik kullanımını merkeze alan, aynı zamanda kültürel ve siyasi etkileri kapsamlı bir şekilde ele alan bir sürece dönüşmüştür. Bu dönüşümün nedenlerini anlamak için, hem küreselleşmenin getirdiği çok yönlü iletişim ağlarını hem de AB içindeki kurumsal yapıların etkileşimini incelemek gerekir. Bir yandan küresel çapta siyasi ve ekonomik güç dengeleri değişirken, öte yandan AB bünyesindeki çok dilli ve çok kültürlü ortam, iletişim stratejilerinde ortak bir söylem inşa etmenin zorluklarıyla yüz yüze gelmektedir. Farklı üye ülkeler farklı siyasi önceliklere, toplumsal hassasiyetlere ve kültürel normlara sahiptir. Bu da, AB’nin resmi kurumları tarafından belirlenen mesajların her üye devlette aynı etkiyi yaratamayabileceği anlamına gelir. Dolayısıyla, iletişim stratejilerinin tasarımında “tek sesli” bir yaklaşım yerine, uyarlamalı, bölgeye ve konuya göre farklılaşabilen bir dil ve anlatı kullanımı giderek daha önem kazanmaktadır. Dijitalleşmenin etkisiyle birlikte, kamuoyu oluşturma süreçleri ve kriz dönemlerindeki söylem yönetimi de radikal bir değişime uğramıştır. Geleneksel medya kanallarının yanında, sosyal medya platformları, bloglar, çevrimiçi haber siteleri ve hatta pod yayıncılığı gibi yeni medya türleri, iletişimi çok yönlü ve etkileşimli hâle getirmektedir. Bu gelişme, AB’nin sadece kendi kurumlarından çıkan mesajların değil, aynı zamanda sivil toplum kuruluşlarından, yerel yönetimlerden ve hatta bireylerden gelen geri bildirimlerin de hesaba katıldığı bir iletişim ekosistemini zorunlu kılar. Bu noktada, veri güvenliği, çevrimiçi manipülasyon ve yanıltıcı içeriklerle mücadele gibi konular da dijital diplomasi stratejilerinin anahtar unsurları hâline gelmektedir. Avrupa Birliği’nin dijital diplomasi alanındaki faaliyetlerini güçlü kılan bir başka etken ise, yumuşak güç (soft power) yaklaşımının günümüzde kazandığı önemdir. AB, küresel ölçekte barışı, demokrasiyi, insan haklarını ve sürdürülebilir kalkınmayı teşvik eden politikalar geliştirmeyi amaçlamaktadır. Bu politikaların meşruiyet kazanabilmesi ve uluslararası toplum tarafından kabul görebilmesi için şeffaf, etkin ve çok sesli bir iletişim ortamı büyük önem taşır. Yumuşak gücün etkili biçimde kullanılabilmesi, AB’nin değerlerinin dünya kamuoyuna doğru biçimde anlatılması ve bu değerlerin somut örneklerle desteklenmesiyle mümkündür. Dijital diplomasi, bu süreçte kültürel, sosyal ve siyasi bağlamı gözeten bir enstrüman olarak devreye girer. Elbette dijital diplomasi, geleneksel diplomasi araçlarının tamamen ortadan kalktığı bir alan değildir. Daha ziyade, geleneksel yöntemleri tamamlayarak uluslararası ilişkilerde yeni bir etkileşim biçimi ortaya koyar. Sahip olduğu dinamizm ve esneklik, AB gibi çok katmanlı bir siyasi yapının kendi mesajlarını daha hızlı ve daha etkin biçimde yaymasına yardımcı olur. Bununla birlikte, dijital alanın doğası gereği ortaya çıkan siber saldırılar, çevrimiçi manipülasyon, dezenformasyon ve kişisel verilerin korunması gibi konular, dijital diplomasi stratejilerinin sorumluluklarını yeniden tanımlamaktadır. sınırlarını ve Dijitalleşen dünyada Avrupa Birliği’nin yerleşik diplomatik yapısı ve kamu diplomasi faaliyetleri, hiç olmadığı kadar karmaşık ve bir o kadar da fırsatlar barındıran bir sürecin içindedir. Bu çalışmanın amacı, AB’nin dijital diplomasi alanında yürüttüğü faaliyetleri, çok katmanlı iletişim stratejilerinin siyasi ve kültürel etkilerini göz önünde bulundurarak kapsamlı bir şekilde analiz etmek; böylece hem iletişim çalışmalarına hem de uluslararası ilişkiler literatürüne katkıda bulunacak bir çerçeve sunmaktır. Bu bağlamda, Avrupa Birliği’nde dijitalleşme ve çok katmanlı iletişim kavramlarının nasıl iç içe geçtiği, hangi zorlukların ve fırsatların ortaya çıktığı ve bu süreçte AB’nin küresel rolünün nasıl etkilendiği soruları, bu çalışmanın temel tartışma eksenini oluşturacaktır. Dijital teknolojilerin hızlı ilerleyişi ve sosyal medya platformlarının küresel ölçekte yaygınlaşması, uluslararası ilişkiler ve kamu diplomasisi alanlarında köklü değişimlere yol açmıştır. Avrupa Birliği (AB) gibi çok katmanlı bir siyasi ve ekonomik yapının, kendi içindeki uyum ve bütünleşmeyi sağlamasının yanı sıra, uluslararası aktörlere karşı da ortak bir duruş ve mesaj sunması beklenmektedir. Bu beklenti, dijital dönüşümün ortaya çıkardığı iletişim kanallarının etkin kullanılmasını ve sosyal medya diplomasi araçlarıyla farklı kitlelere ulaşılmasını zorunlu kılmaktadır (Chadwick, 2017). Dolayısıyla, dijital çağın imkânları, AB entegrasyonunun derinleşmesine katkı sağlarken aynı zamanda Birliğin küresel sahnedeki itibarını ve etki kapasitesini de şekillendirmektedir.