The International Congress on the Historical, Legal, Ethical and Media Dimensions of Epidemics (Uluslararası Tarihsel, Yasal, Etik ve Medya Boyutlarıyla Salgın Hastalıklar Kongresi), Diyarbakır, Türkiye, 13 - 15 Ekim 2022, ss.189, (Tam Metin Bildiri)
Trahom Chlamydia trachomatis ile enfekte olmaktan kaynaklanan ve görme kaybına yol açabilen bir hastalıktır. “Mısır oftalmisi” olarak da bilinen hastalık, Türkiye etrafındaki Orta Doğu coğrafyasında binlerce yıllık bir geçmişe sahiptir. Önceleri Güneydoğu Anadolu’ya endemik olan hastalık, I. Dünya Savaşı’na bağlı genel yoksullaşma, kötü hijyen ve sanitasyon ve de nakliyat ve göçlerle Türkiye’de epidemik bir hal almıştır. Gelgelelim trahomu engellemeye yönelik ilk sistematik çabalar ancak 1920’lerin ortalarında, Cumhuriyet Dönemi’nde sarf edilmiştir. Dr. Refik Saydam önderliğinde Sıhhat Vekaleti’nce düzenlenen ön epidemiyolojik çalışmalarda, Anadolu genelinde üç milyonu aşkın hasta bildirilmiştir. Müteakip trahom mücadelesine, 1925’te bir hastane ve dispanserin tesisi ile, %90’a varan yerel prevalans nedeniyle “körler memleketi” olarak anılan Adıyaman ilinde başlanmıştır. Sonraki yıllarda diğer birçok ilde de hem sabit hem seyyar birimler faaliyete geçmiş, sabit birimler yatarak ve ayakta tedavi suretinde hizmet verirken seyyar birimler yerlerinden ayrılabilecek durumda olmayan hastalara ulaşmak için kırsal kesimi gezmiştir. 1960’larda yüzlerce birim (hastaneler, dispanserler, köy tedavi evleri) ve çalışana (doktorlar, hemşireler, hasta ilaçlayıcıları, sağlık memurları) ulaşan bu tedavi odaklı teşkilat, yasal düzenlemeler temelinde prevantif tıp ile de desteklenmiştir. 1930 tarihli Umumî Hıfzıssıhha Kanunu risk bölgelerinde yaşayan insanların muayene ve ücretsiz tedavisi, enfekte kişilerin okul, askerî birlik ve fabrikalardan tecridi ve hastalığın zorunlu bildirimi ile ilgili hükümlerle, trahoma dair müstakil bir fasıl içermiştir. Karasinek imhası, altyapı ıslahı ve de halka bulaşma ve kendini koruma yollarının izahı, mücadelenin başarıyla yürütülen diğer ayaklarından olmuştur. Kırk yıllık gayretin ve de muayene/tedavi edilen milyonlarca kişinin ardından 1970’lerde trahom, Anadoluluların sağlık, sosyal yaşam ve üretkenliği üzerinde bir perde-i zulmet olmaktan çıkmıştır.
Trachoma is a sight-threatening disease caused by infection with Chlamydia trachomatis. Also known as “Egyptian ophthalmia”, the disease has a millennia-long history in the Middle Eastern territories surrounding Turkey. Previously endemic to Southeastern Anatolia, it reached epidemic proportions in Turkey with the general impoverishment, poor hygiene and sanitation, and transportation and migration related to World War I. However, the first systematic efforts to prevent trachoma were made as late as the mid-1920s in the Republican Period. The initial epidemiological studies organized by the Ministry of Health under Dr. Refik Saydam reported more than three million sufferers across Anatolia. With the construction of a hospital and dispensary, the subsequent campaign against trachoma was launched in 1925 in the province of Adıyaman, called “the land of the blind” because of a local prevalence as high as 90%. In the following years, both stationary and mobile units were operationalized in many other provinces, with the stationary units providing in- and outpatient care while the mobile units travelled the country to reach patients unable to leave their hometowns. This therapeutic organization, which reached hundreds of units (hospitals, dispensaries, village clinics) with various professionals (doctors, nurses, drug administrators, health officers) around 1960, was also combined with preventive medicine grounded on legal regulation. The 1930 Public Hygiene Law included a separate chapter on trachoma, with stipulations for the examination and free treatment of people living in high-risk areas, isolation of the infected in schools, troops and factories, and mandatory reporting of the disease. The other accomplishments during the campaign included housefly control, infrastructural improvement, and public information about the routes of transmission and measures of self-protection. In the 1970s after forty years of effort and millions of people screened and treated, trachoma ceased to cast a dark shadow on the health, social life, and productivity of Anatolians.