AMME IDARESI DERGISI, cilt.29, sa.3, ss.141-166, 1996 (Hakemli Dergi)
Yaşadığımız dünya her gün yüzlerce değişikliğin meydana geldiği, son derece dinamik bir ortamdır. Bilim, teknoloji ye yönetim yaklaşımlarındaki değişiklikler neticesinde, sosyal çevre içerisinde yaşamını sürdüren bir varlık olarak örgütler kendi iç ve dış çevrelerindeki değişimlere uyum sağlama çabalarını arttırmışlardır. Öte yandan, çevre unsurlarının işletmenin gelecekteki gelişmesine engel olacak ya da işletmenin gelişmesini sağlayacak fırsatları ihtiva etmesi, bu unsurlardaki değişimin incelenmesi gereğini ortaya koymaktadır.* 1 Bunu yapmayan örgütler; sürekli biçimde, bilinmeyen, beklenmeyen ve denetlenmeyen güçlerle tehdit edileceklerdir. B14 nedenle, olumlu ve olumsuz sonuçlarıyla değişim; örgütlerin "hayat gerçeği", yaşama ve gelişme güçleri, verimlilik, kârlılık, büyüme ve rekabet edebilmeleri bakımından ihmal edilemeyecek bir öneme sahiptir. Nitekim, yönetim ve,organizasyon ile ilgili görüşlerin ortak noktalarından birisi de, "değişime uyum kabiliyeti"nin, etkinliğin temel şartlarından biri olduğudur. Bu yüzdendir ki, "değişime Uyum" sağlamak yönünde, birtakım politikaların belirlenmesi ya da "değişimin yönetimi" günümüz işletme yöneticilerinin görevlerinin başında gelmektedir.
Ancak, işletme örgütlerindeki anlayış ve dolayısıyla örgütlerde ortaya çıkan değişimler, günümüz işletmecilerinin eski sorunlarının çözümlenmesini sağlarken yeni sorunlarla da karşı karşıya kalmaları sonucunu doğurur. Başka bir deyişle, değişim girişimleri her zaman; onu denetime almayı ve örgütlerin yeni koşullara uyum yeteneğini iyice sınırlamayı amaçlayan, etkili güç odaklarıyla karşılaşır. Söz konusu olan; ister üretimde bir artış, ister yeni bir teknolojiye uyarlanma ya da yeni bir çalışma yöntemi olsun, genellikle değişiklikten etkilenen işgören ve yöneticilerin değişime karşı direndikleri ya da kabule zorlandıkları takdirde, onu sabote ettikleri görülmüştür.