ANTONİA GRAMSCİ’DE SİYASİ HEGEMONİK GÜÇOLUŞTURMADA SİVİL TOPLUMUN ÖNEMİ


Creative Commons License

Kulle Gün H.

2. ULUSLARARASI EGE SOSYAL, BEŞERİ, İDARİ VE EĞİTİM BİLİMLERİ KONGRESİ, İzmir, Türkiye, 8 - 10 Mart 2025, ss.836-838, (Özet Bildiri)

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Doi Numarası: 10.30546/19023.978-9952-8553-4-0.2025.0089.
  • Basıldığı Şehir: İzmir
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.836-838
  • Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Diyalektik bir oluşum olarak ele alınabilecek olan bu konu aslında Hegel’den Marx’a oradan post-
Marksist düşünce tarafından takip edilen bir tür toplumsalı bilimsel olarak açıklama metodudur. Hegel

diyalektik sentezde tez, anti tez ve sentez oluşumu ile bir varlıktan diğer bir varoluşa geçme ve daha
sonraki varoluş süreçlerini başlatacak olan bir silsileyi tarif eder. Devlet anlayışının oluşumunda tez
olarak aile ve anti tez olarak sivil toplum ve devlet aygıtı ortaya çıkar. Tıpkı Cemil Meriç’in tarifiyle
farklı iki ırmağın denizde buluşması gibi diyalektik etkileşim sonucu ortaya çıkan sentez tez ve
anti tezden bir parça taşıyarak onlardan daha geniş ve kapsayıcı yeni bir var oluşu meydana getirir.
Toplumun en küçük yapı taşından en büyük örgütlü yapıya doğru evrilen bu süreç içerisinde birçok
şeyi barındırır. Bazen bir çatışma bazen de bir uzlaşı ile şekillenen bu diyalektik süreç Marx’ta olduğu
gibi bir toplumun akışını sağlayan çatışmanın başlangıcı olabilir. Bu süreç insanlık tarihinin oluşumunu
çatışma ile devam ettirirken ekonomik, sosyolojik alanın değişkenlerinden de etkilenir. Bir toplumun
kapitalist olup olmamasını, tarihe sahip olup olmamasını belirleyen bu dolaşım Gramsci’de hegemonya
ile zoru zorundalığa, rızaya dönüştüren bir araç halini alır. Yani hegemonya zoru rızaya dönüştüren bir
unsur olarak yer alır ve bir nevi gönüllü kabul edilişi sağlar. Rıza, onun için mevcut duruma isteyerek
bir tür uyum sağlamaktan başka bir şey değildir. Genel anlamıyla bakıldığı zaman kitlelerin aslında zor,
dize getirilmesi veyahut da kabul edilebilirliğinin arttırılması için rıza kullanılabilir. Marksist teoriden
etkilenmiş olan düşünür aslında Hegel’in ve Marksist kullanmış olduğu diyalektik yöntemi kendi
toplumsal stratejisi içerisinde politik olanı açıklamak amacıyla kullanır. Aslında Marx’ın çatışma ile
sürdürmüş olduğu diyalektik sentezi yani Sosyalizm ile Kapitalizmin bir sentezi olarak Komünizmin
oluşturduğu gibi mevcut yapıyı çatışmadan uzaklaştırarak benzer şekilde ortaya koyar. Tez olarak
bireyi, antitez olarak sivil toplumu ve sentez olarak da politik alanı inceler. Bu politik alan sentez olarak
ortaya çıktığı için varoluşun ikinci alanını oluşturur. İlk alan yani bireyin kendisinin var edebildiği
kendisini ilk olarak tanımlayabildiği alan sivil toplum alanıdır ve birey ile sivil toplumun girmiş
olduğu bir diyalektik etkileşim hegemonya ile bir güç kullanılma veya karşı çıkış veya çatışmayla değil
tamamen rıza ve kabul edilişle siyasi toplumun yani politik alanı ortaya çıkartır ve bu şekilde ikinci
ekonomik alan olan politik alan meydana gelmiş olur. Politik alanı oluşturmuş olduğu bu ekonomik güç
sivil topluma aslında danışarak ya da sivil toplum ile bir müzakere içerisinde gerçekleşir. Bu sayede
Marx ile Gramsci’de bir şeyin hegemonya oluşumu ya da tarihsel sürecin ya da sosyolojik alanının
bilimsel olarak anlatımı çatışmadan uzlaşıya doğru bir ivme kazanır. Çünkü bireysel anlamda rıza ilk
olarak sivil toplumda var olur. Hegemonya ile zor olan zorunluluğa ve zorunlu bir kabul edilişe rızaya
dönüşür. Toplumsal alanın bilimsel sosyolojisini öne süren Marx gibi Gramsci’de tarihsel akış gücü
hegemonyaya dönüştürerek devam eder. Bu dönüşüm bir çatışma ile mücadele ile bir gücün diğerine
hâkim olmak için çatışmasıyla bir güç yarışı değil birinin diğerinin hegemonyasını kendi isteği ile

ISBN: 978-9952-8553-4–0
DOI: https://doi.org/10.30546/19023.978-9952-8553-4-0.2025.0089.

2nd International Ege Congres on Social, Humanities, Administrative,
and Educational Sciences || Congress Proceedings Book

egecongress@gmail.com www.egecongress.com

837

kabul edişi bir müzakere süreci sonrası birinin ikna edilişi ile sonuçlanır. Bundan dolayı olsa gerek
Gramsci’de zor ve rıza birlikte durur. Zoru rızaya çevirense hegemonyanın gücüdür. Politik alanı meşru
bir güç halinde ortaya çıkartan bu hegemonyanın sivil toplum içinde birey tarafından kabul edilişidir.
Politik olanın oluşumu bu nedenle Gramsci’de toplum sözleşmecilerde olduğu gibi bir çatışmadan
kurtulmak için veya çatışma ile ilerletilen alan değildir. Toplumun şekillenmesini tepeden inmeci bir
mühendislikle değil bireyi dahil ederek bir uzlaşı bir müzakere sonrası şekillendirir. Bu çalışmanın
amacı, politik alanın inşasında bir çatışma, bir güç yarışı mı olmalı yoksa bir müzakere ile de bu
politik alanı oluşturmak mümkün müdür bunu araştırmaktır. Bakıldığı zaman politik alanın oluşumu,
doğa durumundan toplumsala, devletli alana geçiş veya sonrası ya çatışmadan kaçmak ya da çatışma,
güç yarışı ile anlatılmaya bir sınıf yarışı ile şekillendirilerek resmedilmektedir. Oysaki Gramsci’nin
hegemonya teorisinde bu durum rıza ve meşruluk çizgisinde ve bir diyalektik tasarım ile müzakere
ve anlayış içerisinde oluşturulabileceğinin mümkün olduğunu gösteriyor. Sonuç olarak insanın birinci
yaşam alanından ikinci yaşam alanına geçiş ilk alanla çatışmaktan uzak olarak sürdürmenin bir imkânı
olduğunu gösterir. Burada önemli olan hegemonyanın içeriği ve kapsamı ile bunun hangi amaç için
kullanılacağına doğru karar vermektir. Sonuç olarak toplumsal alanın barışçıl yollarla inşası ve bunun
sürdürülmesi için hâkim hegemonyanın bu amaca hizmet ediyor olması gerekir. Bu sayede siyasi
alanda, sosyolojik alan ve bireysel alan şiddetten arındırılabilir. İnsanın ilk yaşam alanı olan sivil alan
ve ikinci yaşam alanı politik alanda uzlaşmacı, müzakereci demokratik yaşam alanı var edilebilecektir.
Çalışmada, yöntem olarak nitel araştırma metodu kullanıldı. Betimsel ve içerik analizine yer verildi. Bu
  • kapsamda konuya ilişkin literatür taraması yapıldı ve konuya ilişkin çalışmalar incelendi.
  • Anahtar Kelimeler: Hegemonya, Marx, Gramsci, Diyalektik.